GİRNE - BEYLERBEYİ KÖYÜ (Bellapais) (Dec. 3, 2014)

GİRNE - BEYLERBEYİ KÖYÜ (Bellapais)

 

Girne şehir merkezine 10 dakikalık mesafede, Beşparmak Dağları eteklerinde yer alan bir köy. Bir kayalık üzerinde kurulmuş, muhteşem dağ ve deniz manzarasına sahip manastırı ile ünlü. Orijinal adı Bellapais (Güzel Mekan). 1974 askeri çıkartmasından bu yana Beylerbeyi Köyü olarak anılmakta. Portakal, limon, mandalina, turunç ağaçları arasına serpiştirilmiş eski, rum mimarili evler ve yeni, modern köşkler huzur içinde, bir arada. Kuzey Kıbrıs’ın varsıllarına mekan olmuş. Akdeniz’in gölgeli, daracık sokakları bahçeler ve balkonlardaki renkli çiçekler ile güzellik, sakinlik çağrıştırıyor. Ancak sokak isimleri içinizi burkuyor. Her bir sokak mücahit bir şehitin adını taşıyor. Üniversite giriş sınavı sonucumu beklediğim o günlerin şehitleri birer birer sokak tabelalarında. İsimleri çiceklerin renklerine, kokularına karışarak, ziyaretçilere kucak açıyor. 

  

Manastır çevresinin kalabalıklığı, şehitlerin dar sokaklarında sessizliğe, sakinliğe dönüşüyor. Sayın Ecevit’in emperyalizme baş kaldırışı, ezilen Kıbrıs Türkleri’ne özgürlük ve huzur sağlamış.

 

Manastırın görkemi çevresini de etkilemiş. Cam, ahşap, kumaş pek çok sanat eseri, sevimli mekanlarda, bizzat sanatçılarının elinden sunuluyor. Manastırın hemen yanındaki muhteşem kuzey manzaralı Kybele Restoran da yiyecek ve içecekleri ile bu güzelliklere katılmaya çalışıyor.

 

Gelelim Bellapais Manastırı’na (barış manastırı); 1200’lü yıllardan kalma, Roma dönemine ait, yaklaşık 900 yıllık bir eser. Gotik mimarinin güzel bir örneği. Kıbrıs’a özgü sarı taşlardan yapılmış. Yapımı 1300’lü yılların ortalarına kadar devam etmiş. 1570-71’de Osmanlıların fethinden sonra Kıbrıs Ortodoks Kilisesi’ne bırakılmış. 1974 Barış Harekatı’nın ardından Rumların güneye göçü ile eski eserler ve müzeler dairesinin himayesine alınmış.

 

Müzenin ilk bölümü, turunç ağaçlarının gölgesinde serinleyen kilise. Beyaz giymiş Meryem Ana Kilisesi (ayia asproforesha church) olarak biliniyor. Manastırın en iyi durumdaki bölümü. Ön yüzünde 15. yüzyıldan kalma, kısmen dökülmüş İtalyan freskleri yer alıyor. Kiliseyi; revaklı avlu, yemekhane, mahzen, mutfak, mutfak avlusu, atölyeler, meclis odası ve kilise eşyalarının korunduğu odalar izliyor.

 

Yemekhane olarak kullanılmış bölüm, papazlara yemek esnasında vaaz verilmek için kullanılan kürsünün güzelliği ile sizi karşılıyor. İlk sözcüklerde fark edilen akustiği ise adeta çarpıyor. Günümüzde klasik müzik konserlerine mekan olmuş. Yemekhane girişinde Roma Dönemi’ne ait mermer lahitler yer alıyor. Zamanında lavabo vazifesi görmüş.

 

Manastırın mahzeni de resim galerisine dönüşmüş. Görkemli dinsel yapı adeta sanatsal bir kimliğe bürünmüş. Manastırın orta avlusundaki, iki katı aşan sivri çamlar göğü delme niyetinde. Yukarılara mesaj iletme özlemi içinde… 

 

 
gezi yazısı arşivi için tıklayın